-
1 bir kalem
für einen Augenblick [o Moment]bir şeyi \bir kalem geçmek etw für einen Augenblick außer Betracht lassen -
2 kalem
kalem s1) Stift m; (çelik \kalemi) Feder f; (tükenmez \kalem) Schreiber m\kalem açmak einen Stift (an) spitzenbir şeye \kalem çekmek etw durchstreichenbir şeyi \kaleme almak etw abfassen [o verfassen] -
3 zu
zu [tsu:]I präp\zu Hause evde;das Museum \zu Speyer Speyer Müzesi;Herzog \zu X X arşidükü;\zu beiden Seiten iki tarafta [o yanda];\zu seiner Rechten sağ tarafında;sie kommt \zu mir o bana geliyor;er geht \zum Bahnhof/\zur Post istasyona/postaneye gidiyor;es fiel \zu Boden yere düştü;\zu jdm hinsehen birine bakmak;das Zimmer liegt \zur Straße hin oda sokağa bakıyor2) (hin\zu, da\zu)er setzte sich \zu den anderen ötekilerin yanına oturdu;nehmen Sie Wein \zum Essen? yemeğin yanında şarap alır mısınız?3) ( zeitlich)\zu jener Zeit o zamanlar;ich kündige \zum 1. Mai 1 Mayıs'ta istifa ediyorum;\zu Anfang başta;\zu Ostern/Weihnachten Paskalya'da/Noel'de;\zum ersten Mal ilk defa olarak;\zu Mittag/Abend essen öğle/akşam yemeği yemek\zum Teil kısmen;in Kisten \zu (je) hundert Stück yüzerlik kasalarda;\zum halben Preis yarı fiyatına;das Kilo \zu drei Euro kilosu üç eurodan5) ( Art und Weise)\zu Recht haklı olarak;\zu Fuß yayan\zum Glück şansa;\zu allem Unglück bütün şanssızlıkların üstüne;ein Stift \zum Schreiben yazmak için bir kalem;\zur Unterhaltung eğlence için;es ist \zum Weinen ağlanacak durum;etwas \zum Essen/Lesen mitnehmen yanına yiyecek/okuyacak bir şey almak;kommst du \zum Frühstück/Abendessen? kahvaltıya/akşam yemeğine geliyor musun?;jdm \zum Geburtstag gratulieren birinin yaş gününü kutlamak7) ( Verhältnis)die Chancen stehen eins \zu zehn bire on şans var;eins \zu null für Galatasaray Galatasaray için bir sıfır8) ( in Bezug auf) ile ilgili olarak, hakkında, üzerine;\zu dieser Frage möchte ich Folgendes sagen:... bu sorun hakkında [o ile ilgili olarak] şunu söylemek isterim:...9) ( Verwandlung)das Wasser wurde \zu Eis sudan buz olduII adv1) ( allzu) pek, fazla(sıyla);\zu sehr pek çok, çok fazla;\zu viel gereğinden [o yeterinden] fazla; ( übertrieben) aşırı;\zu schnell aşırı hızla2) ( Richtung) -e doğru;nach Süden \zu güneye doğru4) ( zeitlich)ab und \zu arada sırada;von Zeit \zu Zeit zaman zaman1) ( mit Infinitiv)es ist schön, neue Leute kennen \zu lernen yeni insanlar tanımak güzel oluyor;es ist leicht \zu finden onu bulmak kolaydır2) ( mit Partizip Präsens)die \zu erledigende Arbeit bitirilmesi gereken iş -
4 Abwasch
Abwasch m <Abwaschs; o pl> bulaşık;fam das ist ein Abwasch! hepsi bir kalem iş! -
5 qelemêda sîyaye
siyah bir kalem -
6 qelemêka sîyaye
siyah bir kalem -
7 gommer
-
8 статья
ж1) (газетная и т. п.) yazı2) врз madde; kalemстатья́ зако́на — yasanın bir maddesi
статья́ втора́я догово́ра — anlaşmanın ikinci maddesi
ва́жная статья́ э́кспорта — önemli bir ihraç maddesi / ihracat kalemi
возраста́ющая статья́ бюдже́та — bütçede artan kalem
слова́рная статья́ — sözlük maddesi
-
9 el
кисть (ж) рука́ (ж)* * *I1) рука́, ру́киel sıkmak — пожа́ть ру́ку
el sıkışma — рукопожа́тие
2) ру́чкаkapı eli — дверна́я ру́чка
3) ход ( в некоторых играх)şimdi el bende — сейча́с мой ход
4) счётное слово разhavaya üç el ateş etti — он сде́лал три вы́стрела в во́здух
••elini veren kolunu alamaz — посл. ему́ дай па́лец, он ру́ку отхва́тит
elinle ver ayağınla ara — погов. ему́ дай [в долг] рука́ми, а [обра́тно] проси́ нога́ми
- elde- eldeki- elde mi?- elden- elinde
- elinden- eliyle- el açmak- eline ağır
- ele alınmaz
- ele almak
- eline almak
- el altında
- elinin altında
- el altından
- el atmak
- ele avuca sığmamak
- eli ayağı bağlı
- eli ayağı buz kesilmek
- el ayak çekilmek
- eli ayağı düzgün
- eline ayağına kapanmak
- elini ayağını kesmek
- elini ayağını çekmek
- elini ayağını öpeyim!
- eli ayağı tutmak
- eli ayağı kesilmek
- eli ayağı tutmamak
- eline ayağına üşenmemek
- ele bakmak
- eline bakmak
- el basmak
- eli boş dönmek
- eli boş gelmek
- eli böğründe kalmak
- eli koynunda kalmak
- elini çabuk tutmak
- el çekmek
- elini çekmek
- elden çıkarmak
- elden çıkmak
- el çırpmak
- eli dar
- eli darda
- el değiştirmek
- el değmemiş
- eline doğmak
- eli dursa ayağı durmaz
- eline düşmek
- elden düşürmemek
- eli ekmek tutmak
- elden ele dolaşmak
- elden ele gezmek
- el elden üstün
- el ele vermek
- el ense etmek
- eli ermez gücü etmez
- elini eteğini çekmek
- eline eteğine doğru
- el etek öpmek
- eline eteğine sarılmak
- el etmek
- elde etmek
- elden geçirmek
- ele geçirmek
- ele geçmek
- eline geçmek
- elinden geleni ardına
- elinden geleni arkasına komamak
- elinden geleni bırakmamak
- elden geleni yapmak
- elinden geleni yapmak
- elden gelmek
- elinden gelmek
- elinden gelse...
- elden ne gelir?
- elden gelmemek
- elinden gelmemek
- eli genişlemek
- elde gezmek
- ellerde gezmek
- elinin hamuruyla erkek işine karışmak
- elinden hiç bir şey kurtulmaz
- elinden bir iş çıkmamak
- elinden kaza çıkmak
- elinden bir kaza çıkmak
- elinden iş gelmemek
- elinden bir iş gelmemek
- eli işe yatmak
- elini kalbine koyarak söylemek sürmek
- elini kalbine koyarak düşünmek sürmek
- elini kalbine koyarak hüküm sürmek
- elden kaçırmak
- el kaldırmak
- eli kalem tutmak
- elinde kalmak
- eline kalmak
- elinden kan çıkmak
- elini kana bulamak
- el katmak
- eli kırılmak
- elini kolunu bağlamak
- eli kolu bağlı kalmak
- elini kolunu sallaya sallaya gelmek
- elini kolunu sallaya sallaya gezmek
- el koymak
- eli koynunda - elinden hiç bir şey kurtulmamak
- eli kurusun!
- eli olmak
- elinde olmak
- elde olmamak
- elinde olmamak
- elini oynatmak
- eli para görmek
- eline sağlık!
- elinize sağlık!
- elini sallasa ellisi başını sallasa tellisi
- elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
- eli silâh tutan
- eline su dökemez
- el sürmemek
- eli şakağında
- el tazelemek
- el tutmak
- elinde tutmak
- elinden tutmak
- elle tutulacak tarafı kalmamak
- elle tutulacak yanı kalmamak
- elle tutulur gözle görülür
- el uzatmak
- el üstünde tutmak
- eli varmamak
- eli gitmemek
- el vermek
- ele vermek
- el vurmamak
- eli yatmak
- bu işte eli yok
- eller yukarı!
- bir eli yağda bir eli balda II1) чужо́й, чужа́к2) страна́, крайyabancı ellerde — в чужи́х края́х, на чужби́не
3) наро́д, населе́ние4) пле́мя••elin ağzı torba değil ki büzesin — посл. на чужо́й рото́к не наки́нешь плато́к
el ile gelen düğün bayram — посл. ≈ на миру́ и смерть красна́
elin derdi ele masal gelir — посл. чужу́ю беду́ рука́ми разведу́
- el kapısında çalışmakel kazanıyla aş kaynatmak — погов. прийти́ на гото́венькое
-
10 نقش
Iنَقَشَ1. kazımak2. nakşetmekAnlamı: nakış yapmak3. eşmek4. oymak5. deşmekAnlamı: oymak, delmekIIنَقْش1. nakış2. gravürAnlamı: kazıma resim3. estampAnlamı: metal, tahta vb. üzerine kazıldıktan sonra basılan resim4. dizaynAnlamı: bir çizim5. oyma baskıAnlamı: çinko, bakır, tahta gibi levhalara kazıma ile yapılan basma tekniği6. kazımAnlamı: kazma işi7. yazıtAnlamı: bir şey üzerine yazılan yazı, kitabe8. beti9. figür10. hafriyatAnlamı: kazı yapma işı11. kitabeAnlamı: sert cisim üzerindeki kabartma yazı, yazıt12. kazıAnlamı: bir yeri kazma işi13. tabloAnlamı: sulu boya, yağlı boya veya kalem resmi14. tasvirAnlamı: resim15. desenAnlamı: belirli çizgilerle gösterme, tasvirنَقَّشَkazımak -
11 такой
böyle,öyle,böylesi,öylesi; şöyle* * *мест.1) böyle, öyle, böylesi, öylesi benzeriтаки́е телепрогра́ммы — böyle / benzeri televizyon programları
таки́е, как ты — senin gibiler
будь таки́м, как он! — onun gibi ol!
кто мы таки́е? — biz kimleriz?
за тако́го, как ты, она́ не пойдёт! — senin gibisine varmaz o!
э́та ру́чка така́я же, как та — bu kalem o kalemin aynıdır
тако́й мне не ну́жен — böylesi bana gerek değil
таки́х то́нкостей он не поймёт — bu kadar inceliklerine aklı ermez onun
2) öyle; böylesine öylesineон тако́й стара́тельный! — öyle çalışkan ki!
ра́ньше их отноше́ния не были таки́ми дру́жественными — önceleri ilişkileri böylesine dostane değildi
не будь ты таки́м упря́мым... — sende bu inat olmasaydı
почему́ коридо́р тако́й у́зкий? — koridor neden bu kadar dar?
в тако́й напряжённый пери́од — bunca gerilimli bir dönemde
в тако́й по́здний час — gecenin bu geç saatinde
о́зеро тако́е глубо́кое, что... — göl öylesine derin ki,...
пробле́ма и сего́дня остаётся тако́й же ва́жной, как и вчера́ — sorun dün ne kadar önemli idi ise bugün de o denli önemlidir
3) разг. şu, şöyleвозника́ет тако́й вопро́с:... — şu sorun ortaya çıkıyor:...
4) разг.ты сегодня како́й-то не тако́й — bugün bir hoşluğun var senin
5) (тако́е) → сущ., с böyle (bir) şey, öyle (bir) şeyтако́е со мной случи́лось впервы́е — ilk geldi başıma böyle şey
он тако́е сказа́л, что... — öyle bir şey söyledi ki,...
да мо́жет ли быть тако́е?! — hiç olabilir mi öyle şey / bu?!
что я ему́ тако́го сде́лал? — ona ne yaptım ki?
••что тако́е? — ne var?
что тако́е случи́лось? — ne oldu?
да кто ты тако́й, что́бы... — sen kim oluyorsun da...
в тако́м слу́чае — см. случай
-
12 شكل
Iشَكَّلَ1. oluşturmakAnlamı: oluşmasını sağlamak2. formatlamakAnlamı: belli bir biçim vermek3. biçimlendirmek4. şekillendirmekAnlamı: biçimlendirmekIIشَكْل1. estampAnlamı: metal, tahta vb. üzerine kazıldıktan sonra basılan resim2. gravürAnlamı: kazıma resim3. dizaynAnlamı: bir çizim4. beti5. şeklenAnlamı: biçim yönünden6. suretAnlamı: görünüş, biçim7. formaAnlamı: biçim, şekil8. levhaAnlamı: bir yere asılmak için yazılmış yazı, safiha9. tabloAnlamı: sulu boya, yağlı boya veya kalem resmi10. çeşitAnlamı: aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerinden ayrılan yer biri, nevi11. şekilAnlamı: biçim12. formAnlamı: biçim, şekil13. tasvirAnlamı: resim14. desenAnlamı: belirli çizgilerle gösterme, tasvir -
13 тонкий
ince; nefis* * *1) врз inceто́нкие ни́тки — ince iplik
то́нкая бума́га — ince kağıt
то́нкий песо́к — ince kum
то́нкая та́лия — ince bel
высо́кий, то́нкий ю́ноша — uzun boylu ince yapılı bir delikanlı
то́нкий про́филь — zarif profil
то́нкие па́льцы — ince parmaklar
то́нкий слой пы́ли — ince toz tabakası
то́нкая ли́ния — ince çizgi
то́нкий го́лос — ince ses
то́нкий свист — tiz ıslık
то́нкие бро́ви — ince / kalem kaş
э́то о́чень то́нкая рабо́та — bu çok ince bir iştir
вы́шивка то́нкой рабо́ты — ince nakış
проведены́ то́нкие расчёты — ince hesaplar yapıldı
то́нкая сати́ра — ince yergi
то́нкая насме́шка — ince alay
то́нкая остро́та — ince / zarif espri
он - челове́к то́нкий — ince bir adamdır
то́нкий слух, то́нкое у́хо — ince kulak
челове́к то́нкого ума́ — ince zekalı bir adam
то́нкая ложь — ince yalan(lar)
2) nefisто́нкие блю́да — nefis / ince yemekler
са́мые то́нкие ви́на — enfes şaraplar
••то́нкий инструме́нт — hassas alet
то́нкая кишка́ — анат. ince bağırsak
то́нкая бе́стия — hinoğlu hin
где то́нко, там и рвётся — погов. ip inceldiği yerden / ince yerinden kopar
-
14 писать
yazmak* * *несов.; сов. - написа́ть1) врз (yazı) yazmakписа́ть ру́чкой — kalemle yazmak
писа́ть бе́гло и краси́во — işlek ve güzel yazı yazmak
писа́ть на маши́нке — daktilo etmek
по прибы́тии / прие́зде напишу́ — gelince yazarım
2) ( сочинять) yazmakон пи́шет расска́з — bir öykü yazıyor
писа́ть мемуа́ры — anılarını yazmak / kaleme almak
об э́том мо́жно написа́ть це́лые тома́ — bunun üstüne ciltler doldurulabilir
3) тк. несов. (быть писателем, сотрудничать в периодическом издании) yazı yazmak, yazarlığı olmak; kaleme almakон пи́шет де́сять лет — on yıllık yazarlığı var, on yılın yazarıdır
писа́ть в газе́тах и журна́лах — gazete ve dergilerde (yazı) yazmak
он уже́ не мо́жет / не спосо́бен писа́ть — eli kalem tutmaz oldu
4) ( о художнике) resim yapmakписа́ть акваре́лью — suluboya resim yapmak
писа́ть портре́т кого-л. — birinin portresini yapmak
5) тк. несов. ( быть годным для письма) yazmakру́чка / перо́ не пи́шет — kalem yazmıyor
••у него́ на лице́ бы́ло напи́сано, что он рад — sevindiği yüzünden okunuyordu
у него́ на лбу напи́сано, что... — yüzünden akıyor
до́ма / в семье́ ему́ зако́н не пи́сан — evde astığı astık kestiği kestiktir
(э́то) не про нас пи́сано — buna aklımız ermez
-
15 item
adv. keza, dahi, ayrıca, bir de————————n. madde, kalem, parça, çeşit, haber* * *1. madde 2. öge* * *1) (a separate object, article etc, especially one of a number named in a list: He ticked the items as he read through the list.) madde, parça, kalem2) (a separate piece of information or news: Did you see the item about dogs in the newspaper?) haber -
16 style
n. şıklık, stil, tarz, teknik, biçim, moda, çeşit, tip, ünvan, kalem, kalem ucu, pikap iğnesi, sonda [tıp.], mil, çıkıntı, takvim biçimi, boyuncuk (çiçek)————————v. ad takmak, demek, model yaratmak, şekil vermek, şekillendirmek, stilize etmek, dizayn etmek* * *1. stil 2. biçim ver (v.) 3. biçim (n.)* * *1. noun1) (a manner or way of doing something, eg writing, speaking, painting, building etc: different styles of architecture; What kind of style are you going to have your hair cut in?; a new hairstyle.) üslup, tarz, biçim2) (a fashion in clothes etc: the latest Paris styles; I don't like the new style of shoe.) moda3) (elegance in dress, behaviour etc: She certainly has style.) şıklık, zerafet2. verb1) (to arrange (hair) in a certain way: I'm going to have my hair cut and styled.) şekil vermek, yapmak2) (to design in a certain style: These chairs/clothes are styled for comfort.) belli bir modele göre tasarımlamak•- stylish- stylishly
- stylishness
- stylist
- in style -
17 pen
tükenmezkalem; dolmakalem; yazarlik, kalem; yazar, kalem; kümes, agil, yazmak; agila kapatmak, kümese kapatmak; dar bir yere tikmak, kapatmak -
18 feutre
-
19 mine
In f1 visage yüz ifadesi◊avoir bonne / mauvaise mine — iyi, kötü görünmek
2 apparence dış görünüşIIn f1 d'un crayon kurşun kalem ucu2 gisement maden ocağı3 explosif mayın [ma'jɯn] -
20 tailler
- 1
- 2
См. также в других словарях:
bir kalem — sf. 1) Aynı, benzer, tek tür 2) zf. Bir an için Bu düzeni uyduranlar sanayi babaları ve reklam şirketleridir. Boş verin bir kalem onları. H. Taner Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bir kalem geçmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir kalem geçmek — boş vermek, bir an için göz ardı etmek Üniversiteyi filan bir kalem geçin, liseyi bile okuyamamıştı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalem — is., Ar. ḳalem 1) Yazma, çizme vb. işlerde kullanılan çeşitli biçimlerde araç Kâğıt, kalem, mürekkep, hepsi masanın üstündedir. F. R. Atay 2) Resmî kuruluşlarda yazı işlerinin görüldüğü yer Bütün bizim kalem böyle, geçen gün de Sıtkı Efendi o kör … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalem beyi — is., esk. Kalem efendisinden daha üst görevli Bu kumral saçlı, şişman bir kalem beyi idi. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalem oynatmak — 1) yazı yazmak Namık Kemal in tek başına kalem oynattığı alanlarda başyazarlar, fıkra yazarları, sanat eleştiricileri yetişir. N. Cumalı 2) bir yazıyı düzeltmek 3) bir yazıda değişiklik yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
KALEM — (C.: Aklâm) Kamış. Yazı için ucu inceltilen bir nevi ince ve sert kamış. * Yazı yazmak için kullanılan her türlü âlet. * İfâde. Üslub. * Mâden, taş ve tahta üzerinde oymak için ucu sivri çelik âlet. * İnce boya, fırçası. * Yazı enva ı. * Resim.… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kalem açmak — kalemin ucunu yontup kullanılabilecek bir duruma getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tükenmez kalem — is. Ucunda küçük bir bilyesi bulunan ve içi özel bir mürekkeple dolu ince bir borucuktan oluşan bir kalem türü, tükenmez … Çağatay Osmanlı Sözlük
eli kalem tutmak — 1) yazı yazmayı bilmek 2) düşündüğünü güzel bir anlatımla yazmak Saz sanatkârı bütün kedileri sever. Aynı zamanda eli kalem tuttuğundan sevdiği kedilerin bir bir hikâyesini yazar. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun kalem — is. İçi grafitli, yazısı kolayca silinebilen, değişik biçimleri olan bir tür kalem … Çağatay Osmanlı Sözlük